bugün

entry'ler (33)

trouble sleeping

son zamanlarda sigaramın en büyük arkadaşı olan the perishers şarkısı.( böyle ergenler gibi sigara vurgusu yapanlardan da değilim ama gerçekten güzel gidiyor ) müzik alıp götürür sözler hüzünlendirir şarkıyla beraber terk edene' why's it always you and never me? ' diyerek sorular sordurur arada da çaresiz sitemlerde bulunur uyutmayana , dürüstlüğü umursamayana . sonra sakince leave me der. o kadar güzel der ki sesinde o zamana kadar girilen sinir krizlerinin öfke nöbetlerinin özlemden kıvranılan zamanların çaresizliğin getirdiği yorgunlukla der sanki bunu. ya da ben öyle diyorum . bilmem.

en karizmatik kitap karakterleri

prens andrey dir. tolstoy - savaş ve barış.

melancholy man

moody blues şarkısı. yağmurlu sonbahar günlerinin vazgeçilmezi , bir de yalnızlığının seçimden ziyade kaderin olduğunu anladığın zamanlarında vazgeçilmezi bu şarkı. ayrıca kaybedenler kulübünde tanınmamalıydı sezai karakoçun gün doğmadan belgeselinin girişinde çalındığı için tanınmalıydı. sözleri de sezai karakoça aittir. şaka.

sezai karakoç

15 yaşımdan itibaren beni alan büyüten her bir şiiriyle ders ve can veren ,her yazısıyla inancımı arttıran ve her konuşmasıyla da yalnızlıktan kurtaran şair ve düşünce adamıdır Sezai Karakoç . hocamdır .
o : yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşayandır.

şişman kızdan duyulan komik laflar

bir de küçükken serum yedim ondan sonra kilo aldım diyenlerde söylenebilir.

şişman kızdan duyulan komik laflar

aylin aslımdan-gülyabani şarkısını söylemesi.
gülyabaniyim ben
çok yabaniyim ben
girerim rüyalaraa
hepinizi yerim ben.
dırıp dırıp, dırıp dırıp .

yalnızlık

ve yalnızlık sigara külü kadar yalnızlık.
(bkz: sezai karakoç)

simge fıstıkoğlu nun ümit özat a verdiği ayar

olmayan ayardır.türkiyede insanlar entelektüel futbol diye birşey çıkardılar.böyle o la la futbol sanatsal bir oyundur fularımızı takalım elimizede kahvemizi alalım bacak bacak üstüne attıp maçımızı izleyelim. eğer realitede futbol böyle bir oyun olsaydı popülerliği şu an bu kadar olmazdı emin olun. simge fıstıkoğlu gibiler bu kontenjandan ekranlara çıkıyorlar.yani çıkma nedenleri futbolun doğasına aykırı.kadın olur erkek olur bu görüş futbol için çok eğreti duruyor.ümit özatıda hiç sevmem ( fenerbahçe taraftarıyım sol bekte neler çektirdiğini bize ancak fenerliler bilir . bir lyon maçı vardı aman aman neyse) simge fıstıkoğlu kendini feminist neferi olarak görmüş. tartışmadada aklı sıra kurnazlık edip hemen ümiti pis cahil erkekler kategorisine sokarak arkasına feminizmi ve aydın türkiyeyi alıyor. adama siz diye hitap ediyor bir anasına sövmediği kaldı.bir teknik direktörün kariyerinide gayet televizyondaki şaklaban yorumcular belirliyor güzelim sen ersun yanal olaylarını falan hatırlamıyorsun heralde .madem hiç bir etkin olmadığını düşünüyorsun otur evinde ağda yaparken al yanına arkadaşlarını onlara anlat !ay çok üzüldüm diyerek hüff git be salak modundaki kız gibi tepki veriyor ama tüm bunların sonunda ümite ayar vermiş oluyor.ayrıca şunuda tartışmayalım türkiyede erkekler mi futboldan çok anlar kadınlar mı?cevaba gerek olmayan bir soru.ümit bunu söylemeye çalışıyor simge fıstıkoğluda lisedeki münazara taktiklerini kulanarak ümiti alt etmeye çalışıyor.keşke üstüne birde siz benim savunduğumu söylüyorsunuz falan deseydin.sonrada ayar vermiş oluyor yok ya! arkadaş ne uslubu ayarlık bir uslup ne de savunduğu görüş doğru.ama tabi insanlara ümit şiveli olduğundan kısmen cahil olduğundan antipatik geliyor e simge fıstıkoğluda türkiyenin kanayan yarası 'kadınları' almış arkasına ortayada böyle bir sonuç çıkıyor.şimdi eksiliyebilirsiniz.

lisenin vazgeçilmez sınıf karakterleri

birde sürekli slayt yapan pislik kızlar vardı hocalarda ders anlatmakla uğraşmayım diye yaslanıyordu bunlara .o aptalarıda bir görsen sanırsın doktora tezi falan sunuyorlar.

yaran necip fazıl sözleri

başta necip fazılı ve sözlüğü değersizleştiren önermedir. emin olun ihtiyaç yok böyle şeylere. tek başına yeter takvimdeki deniz, bekleyen, beklenen , aynalar vs

sözlük yazarlarının tek kelimeyle hayat görüşleri

arayış.

ilk dinleyişte aşık olunan şarkılar

coldplay- the hardest part.

arthur rimbaud

benim gözümde yiğit bir şairdir. tek meselesi gerçeklik olan, hakikatin ağırlığını keşfedip mücadeleden de vazgememiş olan fransız şairdir.olanları olmamış kabul etmez edemez. yiğitliğide buradan gelir benim gözümdeki. (cinsel tercihleri ne olursa olsun evet böyle diyorum) aykırılıkları ise dehasından gelir.
ben necip fazıl a çok benzetirim, etkilenmiş zaten şiirlerinden.sarhoş gemininin bizdeki aksi (bkz: takvimdeki deniz)

starlight

çok değerli bir muse şarkısıdır.şarkı yüksek sesle dinlendiğinde seni coşturur kısık sesle dinlendiğinde ise mayışmana sebep olur,tatlı bir huzura ulaştırır.bu yaşıma kadar dinlediğim şarkıları bir top 5 yapsam çok rahat ilk 3'e girer o kadar değerli benim için. baharda daha bir özeleşir ayrıca.

I just wanted to hold,
You in my arms.

buram buram cinsellik kokan isimler

hazal, huff yine geldiler bak bana .

yazarların hafta sonu planları

hafta sonu yapıcak hiç birşeyim olmadığını fark ettim şu an. o yüzden ne sikim bir başlık burası böyle! açıyorlar böyle gereksiz başlıkları sözlüğün kalitesi düşüyor, yahu mahremiyet diye bir şey var bize ne milletin planlarından amk.
not:evet süper zeka biliyoruz! ayaktırnaklarımdan saç diplerime kadar komplekse batmışım.

sadece kızların sorduğu sorular

huff esra ya çorabımdan kısa tüyler fırlamış mı ?

adnan oktar

türkiyenin nasıl bir ülke olduğunu düşünenler benden size tavsiye, hiç hiç düşünmeyin. bu ülkede adnan oktar gibi misyonerlerin masonların kırması adamlar yaşıyorsa hiç mi hiç düşünmeyin.sen gel insanlarla inançlarla açık açık dalga geç bunuda öyle gizli yollardan karanlık yollardan değilde açık açık yap, insanların gözüne beynine sokarak yap sonra bende ülkem diyim devlettim diyim öyle mi.türkiyenin gücünden bahsediyim. öyle bir güç ki bunları bile bertaraf edemeyen bir güç. yazık. aslında bir ağız dolusu küfürde edesim var böyle gelen böyle gidene de. susayım !

kadına değer verilmeyen bir ülkede yaşamak

bakın bir kere 'kadın hakları savunucuları' sınırlarını ve müdahale alanlarını iyi belirlemeli. hiç öyle efenim zaten burası türkiye ayı kaynıyor işte yok islam kadınlara değer vermiyor gibi kalıplardan medet ummamalı. en büyük sorun kadının cinsel bir obje olarak görülmesi erkekler tarafından. sadece göğüsleri güzel bacakları var akşamlarıda zikersin tamam işte düşünce bu. kadın erkeğin beynine birazda böyle sokuluyor. bunun üzerine de çeşitli sektörler var.
bilmiyorum sadece benim mi dikkatimi çekiyor özellikle tv dünyasında bu çok var. dondurma reklamlarında bir güzel kadın yalıyor dondurmayı(yahu ne alaka )cips reklamında hoop göğüsü falan fırlıyor .e5 in orta yerine laak kocaman bir reklam panosu yavru kısmıs gözlerini dil dudakların üstünde firma reklamını yapıyor.bunun gibi sayısız örnek verebilirim şimdi yormayın sizin gözlerinizi.
bakın bu ülkenin okumuşluğu belli.anadolu kökenli bir millet.ister cahil diyin ister bir başkadır benim memleketim diyin sizin bilirsiniz ama ülkemizde bazıda gerçekler var.tabiki de kadın sorunundaki tek neden bu demiyorum töre cinayetlerini vs biliyorum bunlarla ilgili çalışmalarda kısmen yapılıyor ama bir de işin bu tarafı var ve sanki kimse görmüyor,es geçiyor.
benim erkek gözüyle söyleyecekelerim bunlar.
şimdi ateşli bir feminist duygu asena fanı biri çıkıp demesin: biz kadınlar sizin algılarınıza göre mi hareket edicez diye ?evet edeceksiniz! ama örnek veriyorum bir kadın aldatılma paronayasında olduğundada 'bak güzelim bende seni kendi cinsin ile aldatıyorum erkeklere ne bok atıyon' demicek! kadınının bu konudaki hassaslığına saygı duyucak yani demek istediğim
insanların,kadınların erkeklerin yada toplumların çeşitli realiteleri var çözümlerde bu realiteler paralelinde gerçekleşmeli.öyle eylem yapmayla okullara tanga kilot falan asmayla olacak iş değil bence.

savaş ve barış

tolstoy'un önemli eserlerinden biridir, belkide en önemlisidir. kitap napolyonun avrupa üzerinde kurduğu baskı dönemlerinde geçer. prens andrey ve piyer kitapta her nekadar iki ayrı karakter gibi gösterilsede benim gözümde tek kişidir onlar o kişide tolstoydur. bilemiyorum bunu bilinçli bir şekildemi yaptı yoksa benim uydurmam yakıştırmam mı. ikiside farklı yollardan geçerek hakikate ulaşırlar işin garip yanı bu romandaki yakın iki arkadaşın hakikati bulma yolundaki vesilesi nataşhadır. yani bir sevgilidir. burda ise sezai karakoçtan 'tut elimden dosta düşmana karşı bir iyi konuşayım' dizeleri gelmektedir. normal hayatta otobüste tramvayda yada uyurken sık sık aklıma çeşitli sahneleri gelir: prens andreyin savaşa gitmesi , piyerle olan konuşması kadınlar hakındaki uyarıları, piyerin ilk eşi kaltak ellenin kocasını kızdırması ve piyerin defol diye bağırmaktan çok böğürmesi yada prens andreyin nataşhayla tanışması ona aşık olması nataşhanın onu kısmen aldatması prens andreyin aşk acısıyla ruhunu özgürleştirmesi vs gibi içimde yer eden okurkende gözlerimi dolduran kısımları vardır. son olarak tolstoyun karakter betimlerinde olay ve durum tahlilerinde aştığı insan psikolojisini bizim telefonumuzun özelikleri kadar iyi bildiğini gösterendir savaş ve barış. tolstoyu ben her zaman hocam,arkadaşım olarak bildim bu zamanada kadar da çok şey öğrendiğimi düşünüyorum dahada öğrenicem.buraya kadar sabırla entrymi okuyanlarada tavsiyem olsun eğer savaş ve barışı beğendiyseniz,işte aradığım yazar işte aradığım yol dediyseniz dirilişi itiraflarımı kazakları anna karaninayı,gençliğim çocukluğum itiraflarım gibi eserleride en kısa sürede okumanızdır.
haydi bir de günümüz sevgi sözcüğünü kulanalım tostoy için,
(bkz: tolstoy reyiiiiz)